This is an old revision of the document!
Diyarbakır escort bayan ilan sayfamızda en görkemli sahnelerimiz de sizleri de görmek mutluluk vericidir. Diyarbakır bayan escort bulma sayfamızda Diyarbakır escort ilanlarına yer verilmiştir bu sayede hızlıca Diyarbakır escort bayanlarına ulaşabilirsiniz. Şimdi sizlere kendimden bahsetmek istiyorum Selamlar ben Melis, 21 yaşında sarışın bir öğrenciyim. 167 boyundayım ve 54 kiloyum. İstanbul’da üniversite okuyorum. Sımsıkı bir vücudum, pembe bir amcığım ve piercingli memelerim var. If you liked this post and you would such as to get additional information regarding eskort diyarbakıR kindly go to our own web site. Sekse olan düşkünlüğümü üniversitede katıldığım partilerde ve gittiğim barlarda yaşadığım ilişkilerden sonra fark ettim. Partilerde kalabalığın arasında yaptığım sevişmelerin veya bar tuvaletlerinde sarhoşken yaladığım yarrakların sayısını bilmiyorum. Tek bildiğim şey birisinin beni sikerken bana zarar vermesinden hoşlandığımdı. Beni domaltıp sikerken hiç düşünmeden morartana kadar götümün şaplaklanması ya da o daracık bar tuvaletlerinde boğarcasına boynumdan tutup pembe amcığımın sikilmesi kadar başka bir şeyden zevk alamam diyordum ama daha sonra bir arkadaşımın tavsiyesiyle Diyarbakır escort işine başladım ve ne kadar yanıldığımı fark ettim. Şimdiye kadar yaptıklarıma seks demek gerçekten saçmalıkmış. Bu iş bütün bu isteklerimi karşılamakla birlikte benim farklı tatlar tatmama da yardımcı oldu. Acısından götümün üstüne oturamaz olduğum bir gün daha yavaş ve daha tutkulu bir ilişki yaşamaya karar verdim ve şimdiye kadar yaptığım en zevkli, en azdırıcı seksti. Kaç kere boşaldığımı sayamadım bile. Bu iş benim sekse bakış açımı değiştirdi ve tatmadığım tatlar tattırdı.
Ulus Kurma Anlamında olduğunu söylediğini, bu programın 10 Kasım sabahı bittiğini, bir gün sonrada kendisinin sınıf arkadaşı Vecdi GÖNÜL'ün Brüksel'de iken 10 Kasım konuşması yaptığını ve bunun Ulus Kurma olduğunu söylediğini ve “biz Ermenileri göç ettirme s ey dik, Rumları mübadele ettirmeseydik bir Ulus devlet kuramazdık” dediğini, sonradan kendisine sorduklarını, kendisinin de bir demeç verdiğini, bunları anlattıktan sonra “acaba yeni bir tehcir mi düşünülüyor diye söylediğini, ismi geçen şahsın da bu demecini Abdullah ÖCALAN'a aktardığım söylediğini, Telefon görüşmesinden anlaşıldığı kadarı ile PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah ÖCALAN'ın konuşmaları, Avukatları vasıtasıyla kendisine, kendi konuşmalarının da Abdullah ÖCALAN'a iletilmesinin sebebi sorulduğunda; bunun doğru olmadığını, böyle bir mekanizmanın olmadığını, sadece bunu kendisine söylediklerini, Tape No:9089, 06.12.2008 günü saat:10.47 de Volkan ? ile yaptığı telefon görüşmesinde; Abdullah ÖCALAN'ın söylediği bir konuyla ilgili konuştukları ve kendisinin ”… Abdullah ÖCALAN da iki önemli nokta var bana söylediler“ dediği, Volkan'ın “Kürtlerin Lozan ı demiş ya” dediği, kendisinin de bu laftan ne anladığını sorduğu, Volkan'ın “Yani ne anladım hani bir beraber gittik …” dediği, kendisinin ”… hiç alakası yok şu Türk şematiği ile düşünmeyin biraz Yalçın KÜÇÜK'ün şematiği ile düşünün ondan sonra bi defa çok açık olarak gizli tarihi okuyun diyor herkese “ dediğinin tespit edildiği hatırlatılarak Abdullah ÖCALAN la ilgili iki önemli noktanın ne olduğu sorulduğunda; görüşmeyi yaptığı kişinin Vatan gazetesinde çalışan Volkan B… isimli kişi olduğunu, bunun ne olduğunu bilmediğini,
“PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah ÖCALAN ile nerede, nasıl ve ne zaman tanıştığı, arasındaki ilişki, kendisinin bu kişiye hitap şeklinin nasıl olduğu, “başkanım ” ve “kardeşim ” şeklinde hitap ettiğinin olup olmadığı” sorulduğunda; 1989 yılında Gazi Üniversitesinde Profesör olduğunu, Planlama, iktisat ve kalkınma üzerine eğitim verdiğini, bu dönem içerisinde Abdullah ÖCALAN ve onun ile birlikte olan bazı grupların Türkiye'ye karşı silahlı bir mücadele başlattıklarını, 1984'ten bu tarafa Türkiye'ye karşı savaştıklarını, kendisinin de 1989 yılında üniversite hocalığı yaparken “Kürtler bize karşı savaşıyorlar ama ne istiyorlar'” diye düşündüğünü ve bunu Türk Halkının bilmesi gerektiğine karar verdiğini, o dönemde Haluk YURTSEVER isminde Türkiye Komünist Partisi üyesi bir arkadaşının bulunduğunu, Ankara'da Toplumsal Kurtuluş isminde bir dergi çıkarttıklarını, Haluk'un da bu derginin yazarı olduğunu, Almanya'da kaldığını, kendisinin de yukarıda belirttiği sebeplerden dolayı Abdullah ÖCALAN ile görüşmek üzere Suriye'ye gitmeye karar verdiğini ve bunun için Almanya'ya gittiğini, bu olayda kimsenin etkisinin olmadığını, kendisinin karar verdiğini, Almanya'da Haluk YURTSEVER ile buluştuklarını ve sonrasında Suriye'ye gittiklerini, gidişte normal Türk pasaportunu kullandığım,
Ömer Lütfi Topal cinayetinin işlenmesini takiben olayı çözmek üzere çalışmalara başladıklarını, bu cinayet konusunda Asayiş Şubesinin ihbar aldığını bu ihbarda üç özel harekat mensubu ile iki sivil şahsın bu eylemi yaptıklarının belirtildiğini, bunların hepsi aynı gün Emniyet Müdürlüğüne alındığını, yapılan incelemede ve olay yerinde kalan silah üzerindeki şarjörde bulunan band üzerinde kalan parmak izi ile bu şahısların parmak izinin karşılaştırıldığını, ve herhangi bir bulguya rastlanmadığını, bu konuda yardımcısı Bilgi Ünal’ın olayı takip ettiğini, ertesi gün Sedat Bucak’ın kendisini aradığını, özel harekatçıların neden alındığını sorduğunu, o anda konuyu kendisi de bilmediğinden inceleyeceğini söylediği, ikinci kez aradığında da tahkikatla ilgili alındıklarını söylediğini, daha sonra da birkaç kez aranmış olduğunu ancak bir daha görüşme fırsatı bulamadığını, daha ertesi gün Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil Tuğ’un kendisine geldiğini, Bakan tarafından gönderildiğini, alınan şahısların neden ve niçin alındığını sorduğunu, kendisinin de alınan bir ihbarın değerlendirilmesi sonunda alındıklarını, ancak bir bulguya rastlanmadığını, öğleden sonra Bakanın İstanbul’a geldiğini ve Vali ile birlikte onu karşıladıklarını, Vali ayrıldıktan sonra Bakanın kendisinden olayı sorduğunu, ona da olayı anlatarak herhangi bir bulguya rastlamadıklarını ilettiklerini, onun da peki o zaman Emniyet Genel Müdürlüğü de bir incelesin, bir mahzur var mı? diye sorduğunu, kendisinin de bir mahzur bulunmadığını zira suç teşkil edecek herhangi bir bulguya rastlanmadığını belirttiğini, Bakanın da gönderin o zaman dediğini kendisinin de talimat verilmesini istediğini, Bakanın peki ben hallederim seni ararlar dediğini bunun üzerine Yardımcısının talimat verdiğini ve Bakan talimatı bunları Genel Müdürlükten gelip alacaklar dediğini, akşam saatlerinde İbrahim Şahin’in kendisini arayarak konuştuklarını, ona Bilgi ile irtibat kurarsa onları alabileceğini söylediğini, Basının yanlış değerlendirmeler yapması nedeniyle, görmemeleri için bunları turnikelerde teslim alıp götürdüklerini öğrendiğini, bilahare Susurluk Olayının patlak verdiğini, ondan sonra Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanla görüşmeleri olduğunu, onlara, bu şahıslar hakkındaki düşünce ve karinelerinin tam alındığını, biraz süre verilmesi halinde bu şahısların suçlarını inkar edemeyecek hale geleceklerini, hatta yan delillerin tespitiyle birlikte itiraf bile edebileceklerini belirttiğini, Cumhurbaşkanının kendisine kaset, belge, video bandı olup olmadığını sorduğunu, kesinlikle böyle bir şeyin olmadığını belirttiğini,